22 Mart 2013 Cuma

13 NİSAN' DA SOSYAL MEDYA ANNELERİ BULUŞUYORUZ / SEN DE KATIL BİZE





Arkadaşlara ve "Duyarlı Mükemmel Annelere" Merhaba;

Sosyal Medya Anneleri olarak 13 Nisan' da buluşuyoruz.

Sosyal Medya Anneleri olarak OTİZM' i öğreneceğiz.

Sosyal Medya Anneleri olarak farkındalığın ötesine geçeceğiz.

Sosyal Medya Anneleri olarak yaşamı dinlerken, aynı zamanda içimizde yaşayacağız.

Caddebostan Nivokido' da "Nisan Dünya Otizm ayında" M.İrem Afşin Otizm konuşuyor.

El ele, kol kola, kocaman yüreklerimizi birleştirerek dinleyeceğiz İrem'i

Farkındalık yetmez, yaşamı paylaşıyoruz diyorsan katıl bize

Ama önce kayıt için lütfen sosyalanneler@gmail.com a bilgilerinizi göndermeniz gerekli, nereden duyduğunuzu da belirtiniz lütfen

Sevgiler

Müge

- Posted using BlogPress from my iPad

20 Mart 2013 Çarşamba

OYUN İÇİNDE OYUN ANNELİĞİM





Uzun zamandır sabahlar çok erken bana. Kitap okuma, kahvaltı hazırlama, hafif telaş telaş ilerliyor ilk saatler. Dilimde ışıklı bir melodi...bin şükürler ışığın kendisi...Ama bugün başka güzel, yatak örtümde bir sabah güneşiyle gözlerimi açtım. İyiki perdeyi çekmemişim. Dağılan ışık hüzmeleri, once örtüye sonra dolap köşesine, aynaya, aynadan bana, derken içim ısındı..hoşgeldin pazartesiydi, daha ne olsundu, günümüz ışıkla geçsindi:)

Mart gelince bir tazelik yenilik hissi çöker mimiklerime, gözlerime..gözeneklerim nefes alır içten içe, bugün öyle enerji doluyum ki, dünyaya sığamam, o kadar...tam anlamıyla o kadarım...çılgınlar gibi dans ettik Ateş böcüğüyle, çok eğlendi o da, delirmiş annesine bakarak ve ona katılarak :) bugün itibariyle çatal kullanma eğitimine başladım. Daha önceden kullanıyordu ama ilgilenememiştim tam manasıyla. Kayısıyı 5 e böldüm, kibarcığım çatalla yedi, çatalla alamayınca, sinirlenip, eliyle alıp hızlıca ağzına atıyordu. Mama sandalyesine oturtup, yemek yapmam gerekiyordu. 4-5kayısı yedi çatal kaşık bıçak setiyle...ben bir yandan mantarları kesip, bir yandan onun ellerini tutup dans ediyorum, sonra tavugu terbiye edip, ateşi gıdıklıyorum, biberleri kesip, biraz ona veriyorum,çatala batırıyor, o arada su istiyor, su içiyor, işte tam o sırada eğlencenin devamını istiyor, gıdıklamak, dans etmek ve gülmek adı altında bermuda üçgeni. Balık köftesi pişer ve çatalla denemelere başlar böceğim...o sırada mantarlar kavrulup, kenara alınır, tavuk ve biberler tavaya...arada ates gıdı gıdı der, mecburuz, oyunsa mutluluğun anahtarı bir çocukta, sonuna kadar varım...çocugum, bebeğim ben onunla...dikkat ego yok, çok masum, onun baktığı mizah penceresinden bakıyorum dünyaya, 50 kere koltuga çıkıp, kendini fırlatıyor geriye ve kahkahalarla gülüyor, benim yaptığım tek sey " bak geliyorum şimdi yanına" demek... Sonra saydım 57 kere bıkmadan yaptı ve ben aynı kelimeleri kullandım..gözünün içi gülüyor işte, daha ne olsun, çok kolay bir çocuğu mutlu etmek...yemekler yenildi, pişti vs.., evden çıkacağız, ateş bu sefer bezini değiştirirken kaçtı, çıplak dolaşacakmış...biraz müsaade ettim baktım, ama o herzamanki gibi bunu da oyuna cevirdi...sonunda zar zor giyinmeye karar verdi...0-3 yaş oyunla mutlu olunan, kişiliğin, kimliğin bir yüzdesel oran belirlesek, %85 in oluştuğu yaş gurubuymuş. O zaman ne duruyoruz...mutlu etmek çok kolay çocuklarımızı..ama önce anne kendini mutlu edecek, enerji akımı geçişi ancak bu sayede olacaktır.

Ateş uyurken ve ben herzamanki gibi "la pain"de otururken, bu yazıyı yazarken birşeyler daha öğreniyorum...daha fazla oyun oynamalıyız, daha fazla gülümsetmeliyiz o minik yüzlerini...geleceğin en mutlu çocuğu adayı olmalılar. Oyunla, empatiyle, sevgiyle, saygıyla yogurulan bir hamurdan öyle leziz tatlar çıkar ki, şaşırıp, kalırız

Bahar pencereyi aralamış mı ne ?

Sevgiler, çiçekler ve daima Ateş böcekleri

Müge







- Posted using BlogPress from my iPad

15 Mart 2013 Cuma

HAYALLER DE MİS KOKAR!





Mis kokulu bir yerdeyim, içime kahve kokusunu çektiğim her an için binlerce kez sukrediyorum. Atopik yuzeyli, tedirgin, merakli, sevgi dolu atesle bahari sevincle karsiladik bu sabah...once bahcedeki bahar agacinin beyaz ciceklerle bizi selamlamasini izledik. Dokunduk..hissettik...arabaya yururken gunesten dev golgelerimize bakakaldik..ates pek bir saskindi...golgesinden hizlica kosar adimlarla kacmak istedi...kostuk kostuk, o an ruhumdaki cocukla bulutlara ciktim. Göğe yukseldim sanki. Icimdeki cocuk bahar gelince sanki daha fazla yeseriyor gibi

Ates uyudu..dedim hayal kurmak serbest..isteyelim...dileyelim...unutalim..zamani gelince calsin kapimizi. Dedim ya mis kokulu bir yerdeyim. Uyuyakalmis ates bocugu, arabasinda ayaklar yari acik uzanmis boylu boyuna. Guzel istanbulda bir bahar kokusu sinmis uzerime. Yuklu yuklu kendimden hallice hayaller kurdum. Sonra onu bir yapboz gibi dusundum. Kurdum, yok olmadi, buraya uymadi dedim, hehhhh simdi oldu dedim, dondur cevir dedim ve hehhhhh sonunda tamamlandi dedim. Once yapbozu cozmeliydim ulasmak icin..bana verilen mesaj buydu bugun. Degerlisiydi. Hizlica aldim mesaji, cebime koydum. Daha filmin devami vardi. Hayallerine ulasmis bir Muge halleri islenecekti. Icine istedigi her bir seyi yerlestirecekti. Önce tatildii, bütün isteği buydu. Bol bol birikmis kitaplari okumak, limitsiz uykuydu, ne de iyi olurdu. Sonra yuzlerce renk çiçekler, meyveler ve sebzelerin bulunduğu kocaman bahçeli bir evim olmuştu, bahçenin içinde ateşe ait beyaz ahşap bir kulube...merdivenli ve kaydıraklı, dolayısıyla 2 katlı, üst katı bol aktiviteli, arkadaşlarıyla oynayabileceği bir mekan, alt katı benim küçük kitap kurdum için, sadece kitaplarından oluşan bir okuma odası...sallanan kitap okuma koltugu ve yuzlerce kitabı...evin bitişiğinde ise cupcake ve kurabiye atolyem, içi sirk gibi rengarenk, gökkuşağındaki tüm renklerle özenle dizayn edilmiş, tarcın ve zencefil kokusu dışarıya taşmış, huzur dolu bir mekan...ateşin yuvası da yürüme mesafesindeymiş. Bir anne daha ne istermiş. derken Ates uyanır...eee iyi gidiyordum, prensestim...birden atom karınca oluverdim...yogurdunu meyvesini yedir sonra atları inekleri konuşturduk, mama sandalyesinden sıkılır, muge cafe de peşinden koşmaya başlar..soguyan kahve yudumlanır ama mutlaka kapatılır, yoksa hatrı kalır..ates hızla cafeden çıkar kendini d&r kitap köşesine atar, yere oturur, evi gibidir orası, anne son derece rahat...hoş geldin gerçek dünya:)))

Koşarken, hayallerin kokusu da yanıbaşımdan gelir benim... Ne derler, Allah gerçekleştirmeyeceği şeyin hayalini kurdurmazmış... Öyle olsun, oldu bile

Sevgiler çiçekler kelebekler :)

Müge

11 Mart 2013 Pazartesi

DİKKAT KARŞINIZDA ARTIK BİREY VAR !






Bugunlerde Ateşin gunden gune birey olma sekline, şemaline, bununla ilgili kösede bucakta duran metaryellerine rastlamak, en doğrusu da bu farkındalıkla kalakalmak öyle sıcak ki..

Evin her köşesinde ılık ılık yüzüme vuran bir bahar esintisi gibi her bir eşyası. Ateş ilk doğduğunda, hatta doğmadan önce kendim ve onun adına bir söz verdim... özgüvenli bir birey olması için vargücümle çabalayacağım...3 yaşına kadar bu eğitimi benden alacagına dair... Oyle güzel bir noktaya geldik ki, kendimce doğru bir yoldayım. Okuyorum, araştırıyorum, abartmadan,ölçülü, olması gerektiği gibi, yeteri kadar, naifçe... En güzeli de içimden geldiği gibi, sadece kendi doğrularımla, toplum baskılarına kulak asmadan...Ateş' in kendine has bir çocuk ve bu dünyada tek, biricik olduğunu hiç aklımdan çıkarmadan.

Ardından evde küçük bir gezinti yapıyorum. Ateşten sonra ve önce diye ayırmak her bir odayı, köşeyi...derken bütün odalarda birey olma hali karşıma çıkıyor.


Saga dönüyorum, minik bir ayakkabı artık bizim ayakkabıların arasında yerini almış.



Banyoya giriyorum, diş fırçası ve macunu bizimkilerin yanında



Küvete bakıyorum, oyuncaklarımız ve su konseptimiz mevcut


Salonun ortasına baktığımda büyükçe bir çadır, minicik salonumuzda :))



Mutfakta bir ateş köşesi

Kapı girişine baktığımda montu artık bizimkilerle birlikte

Yemek yediğimiz masanın ucunda duran mama sandalyesi, küçük bireyim bizimle yemek yiyor.

Mutfakta tabakların yanında ona özel bir tabağının olması

Arabada, bir birey duruşuyla kendi koltuğunda oturması


Artık bir kişiliği olduğunu düşünmek ve ağlayarak istemediği ne varsa tepki verdiğini görmek onu tam yetkili bir birey yapıyor zaten :))

Belki de daha bir sürü detay var göremediğim. Ne kadar şükretsem az olur inan...öyle güzel nimetler var ki bende..paha biçilemez, bu doyuma ancak bu şekilde bu zamanda ulaşabilirmişim. Yazmak aslında bana kendimi bulduran tek kaynak.. Biraz konunun dışına çıksamda su an..15 gün düşündüm...yazmasam ne olur diye...iyi gelmiyor, olmuyor...daha çok bilinmeze gidiyorum...şairin dediği gibi
Yazmasaydım çıldıracaktım...iyikilerimin ilkidir yazmak...bu yolla iyiye güzele dokunmak, ışığa ulaşmak..

Hep ama hep yenilenmek dileğiyle

Mutlu bir hafta olsun, öyle de oldu diyelim :)

Sevgiyle ışıkla

Müge


- Posted using BlogPress from my iPad